4 Temmuz 2010 Pazar

Bite me Edward!


Perşembe günü Eclipse'i izledim. Serinin en iyi filmi olmuş bence. Kitaplarda da böyleydi aslında, her biri öncekinden daha iyi oldu, kadının dili zenginleşti, karakterler oturdu, espri anlayışları gelişti vesaire.. Filmlerde de seri ilerledikçe hem teknik gelişti, hem de karakterlerin işlenişi..

"Edward neden mükemmel bir erkek?" sorusunun cevabı en iyi serinin kitaplarından alınabilir; ama bu film, diğer filmlere göre gayet iyi ipuçları verdi. Sadece "aşık işte"den ötesini, hassasiyetini, kibarlığını, bir şekilde insanca olamayacak kadar engin anlayışını, sabrını, şefkatini, düşkünlüğünü hissettik filmde.

Bu sefer makyaj daha iyiydi. Bir kere Bella ilk defa çok güzel görünüyordu. Çillerini belirginleştirmek iyi fikir olmuş. Vampirlerin göz renklerinin açlık-tokluk durumlarına ve ruh hallerine göre değişmesi olayını nihayet doğru düzgün yansıtabilmiş olmaları, kitaplarda hissedilen o karanlık vampir dünyasını biraz daha iyi algılamamıza sebep oldu. Ama yine de filme yansımayan bir dolu karanlık kalmıştı bence. Mesela vampirlerin aslında yaratık olduklarını atlıyor filmler :) Bazı şeyler onları çok çabuk kızdırabiliyor ve kızdıklarında gayet de meydan okuyucu oluyor, hırlıyorlar. Bakışlarına karanlık çöküyor. Hayır, bir kaç vampir arkadaşım var, oradan biliyorum.

Eski Victoria'nın Bryce Dallas Howard ile değişmiş olmasına biraz bozuldum. Bu kızın o kadar masum bir yüzü var ki, ilk Victoria'nın bakışlarından bile geçen tehlike duygusunu vermekte biraz zayıf kaldı.

Alice ile Jasper'ın aşkını da iliklerimde hissettim. Bu film kesinlikle daha romantik bir filmdi. Edward ile Bella'nın gözlerden uzak çayırlarda dolaşıp, otların çiçeklerin arasında takılmasının hastasıyım.. İstanbul'da nerede yaşayacaksın bu romantizmi?..

Kapanışı da şu tüm duyguyu özetleyen fotoğrafla yapmak istiyorum. "Bite me Edward!" diye başlayıp bu fotoğrafı koymak da tuhaf oldu ama "My own personal Edward"dan bahsediyorum ben zaten.. :)




Hiç yorum yok: